NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ
إِدْرِيسَ
أَخْبَرَنَا
عَاصِمُ بْنُ
كُلَيْبٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ رَجُلٍ
مِنْ
الْأَنْصَارِ
قَالَ
خَرَجْنَا مَعَ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي جَنَازَةٍ
فَرَأَيْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَهُوَ عَلَى
الْقَبْرِ
يُوصِي
الْحَافِرَ
أَوْسِعْ
مِنْ قِبَلِ
رِجْلَيْهِ
أَوْسِعْ
مِنْ قِبَلِ
رَأْسِهِ
فَلَمَّا
رَجَعَ
اسْتَقْبَلَهُ
دَاعِي
امْرَأَةٍ
فَجَاءَ
وَجِيءَ
بِالطَّعَامِ
فَوَضَعَ
يَدَهُ ثُمَّ
وَضَعَ
الْقَوْمُ
فَأَكَلُوا
فَنَظَرَ
آبَاؤُنَا
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَلُوكُ
لُقْمَةً فِي
فَمِهِ ثُمَّ
قَالَ أَجِدُ
لَحْمَ شَاةٍ
أُخِذَتْ
بِغَيْرِ
إِذْنِ
أَهْلِهَا فَأَرْسَلَتْ
الْمَرْأَةُ
قَالَتْ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ إِنِّي
أَرْسَلْتُ
إِلَى
الْبَقِيعِ
يَشْتَرِي
لِي شَاةً
فَلَمْ
أَجِدْ
فَأَرْسَلْتُ
إِلَى جَارٍ
لِي قَدْ
اشْتَرَى
شَاةً أَنْ
أَرْسِلْ
إِلَيَّ
بِهَا
بِثَمَنِهَا
فَلَمْ يُوجَدْ
فَأَرْسَلْتُ
إِلَى
امْرَأَتِهِ
فَأَرْسَلَتْ
إِلَيَّ
بِهَا
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَطْعِمِيهِ
الْأُسَارَى
Âsim b. Küleyb babası
vasıtasıyla Ensar'dan bir adamın şöyle dediğini rivayet etti:
Rasûlullah (s.a.v.) ile
birlikte bir cenazeye çıktık. Onu, kabrin üzerinde, kabir kazan kişiye;
"Ayaklarından
tarafını genişlet, başının geleceği tarafı genişlet" diye emrederken
gördüm. Hz. Nebi (s.a.v.), (kabirden) dönünce, kendisini bir kadının davetçisi
karşıladı. Efendimiz de (davete) geldi. Yemek getirildi, Rasûlullah elini
yemeğe uzattı sofradakiler de uzattılar ve yediler.
Babalarımız Hz. Nebi'e
baktılar. O, lokmayı ağızinda dolandırıyor (yutmuyor)du.
"Sahibinin izni
olmadan alınmış bir koyun eti buluyorum" buyurdu.
Bunun üzerine kadına
haber gönderildi. Kadın (gelip) şöyle dedi:
Ya Rasûlallah! Ben,
Baki'a (benim için) bir koyun satın almak üzere (adam) gönderdim ama bulamadım.
Bir koyun satın alan komşuma, koyunu parasıyla bana göndermesi için haber
gönderdim, fakat adam (evde) bulunmadı. Bunun üzerine, onun hanımına (haber)
gönderdim, o da koyunu bana gönderdi".
Hz. Nebi (s.a.v.):
"Onu, esirlere
yedir" buyurdu.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, V,
293.
Hadisin sahâbî
ravisinin ismini tesbit edemedik.Ancak gerek bu rivayetten, gerekse Ahmed b.
Hanbel'in Müsned' indeki rivayetten, ravinin hâdiseye şahit olduğunda çocuk
olduğu anlaşılmaktadır. Yine Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde, hadiste zikri
geçen kadının, koyununu aldığı komşusunun Âmir b. Ebî Vakkâs olduğu
belirtilmektedir.
Hadiste; Hz. Nebi
(s.a.v.) kabristandan dönerken, birisinin karşıladığı ve kendisini bir kadın
adına yemeğe davet ettiği bildirilmektedir. Ebû Davud'un rivayetinde, bu
kadının kim olduğuna dair hiçbir işaret yoktur. Mişkât adındaki kitapta ise Hz.
Nebi'i davet eden kadının, defnedilen şahsın hanımı olduğu ifade edilmektedir.
Mişkât'ın şerhi olan Mîrkât'ta da AIiyyü'1-Kârî hadisi aynen Mişkât'taki gibi
vermiştir.
BezlüM-Mechûd' da,
Mişkât ve Mirkât'daki bu rivayet yadırganmakta ve şöyle denilmektedir:
"Mişkât nüshaları
ve şerhindeki rivayette bir müşkül var.Çünkü fakih-lerimiz, cenaze evinden
ziyafet verilmesinin helâl olmadığını açıkça belirtmişlerdir. Çünkü ziyafet,
hüzün günlerinde değil, sevinç günlerinde meşru kılınmıştır. Hz. Nebi
(s.a.v.)'in daveti kabul etmesi, o ziyafetin meşru bir ziyafet olduğunu
gösterir."
Bezlü'I-Mechûd sahibi,
daha sora Mişkât'daki rivayetle, fukahanın beyan ettiği hükmü şöyle te'lif
eder:
"Eğer Mişkât
nüshalarındaki rivayet doğru ise, bu hadisenin; cenaze evinde ziyafet çekilmesi
yasaklanmadan Önce vuku bulduğuna hamledilir."
Hadisten anlaşıldığına
göre, Hz. Nebi (s.a.v.) ağzına aldığı lokmayı ağzının içinde dolandırmış
durmuş, fakat yutmamıştır. Ravinin babası ve diğerleri, Efendimiz'in yaptığına
bakmışlar, Rasûlullah da; yedikleri etin, sahibinin izni olmadan alınan bir
koyunun eti olduğunu söyleyerek yemeği bırakmıştır.
Ravinin; "Biz Hz.
Nebi'e baktık" demeyip de, "babalarımız baktı" demesi ya
kendisinin dışarıda olmasından ya da Hz. Nebi'i göremeyeceği bir yere oturmuş
olmasından dolayıdır. Nitekim Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde ravinin,
"Biz çocukların oturdukları yere oturduk."dediği ifade edilmektedir.
Hz. Nebi'in eti
yememesine sebep, koyunun fuzuli olarak satın alınıp, sahibinin tasdiki olmadan
kesilmiş olmasından dolayıdır. Çünkü bu durumda satın alınan mal, müşterinin
mülkiyetine girmiş olmaz.
Bey'ul-fuzûlî: Bir
kimsenin, sahibinin haberi olmadan bir malı başka birine satmasıdır. Bu
durumdaki bir satışın kesinleşmesi, alım satıma konu olan malın sahibinin, bu
satıştan haberdar olup icazet vermesine bağlıdır. Sahibinin haberi olur da
icazet vermezse, yapılan akit geçersizdir.
Üzerinde durduğumuz
hâdisede geçen akid de bu cinstendir. Çünkü davet sahibi kadın, koyunu,
kocasının izni ve haberi olmadığı halde komşu kadından satın almış ve
kesmiştir. Koyun sahibinin bu satışı kabul ettiğine dair bir işaret de mevcut
değildir. İşte bu yüzden Hz. Nebi, yemeği bırakmış, yanındakiler de kendisine
uymuşlardır.
Hz. Nebi'in, kadına
hitaben,"Bunu esirlere yedir" buyurması, âlimler tarafından farklı
değerlendirilmiştir.
Tıybî; esirlerin kâfir
olduklarına işaret ederek şöyle der:
"Onlar kâfirdirler.
Koyunun sahibi bulunmadığı için kendisinden helâllik alınamadı. Dolayısıyla
müslümanların onu yemeleri mümkün olmadı. Onun için Hz. Nebi, esirlere
yedirmesini emretti. Kadın koyunu telef ettiği için, kendisine koyunun
kıymetini ödemek borç, etin esirlere yedirilmesi de kendisinden sadaka
oldu."
Zekeriyya
el-Kandehlevî, Bezlü'l-Mechûd'un tâlikında; "Hafız (İbn Ha-cer) bu hadisi,
sahibinin izni olmadan kesilen hayvanın etini yemenin caiz olduğuna delil
saydı" der.